Çalışma hayatının her devresinde, bilhassa idareci veya karar mercii olarak vazife ifa edilen dönemlerde;
– Kendi kusurlarını ve yanlışlarını araştıranlar, kusur ve yanlışları ile ilgili yapılan ikaz ve tenkitlerden rahatsızlık duymayıp memnun olabilenler, muhataplarına ikaz ve tenkitleri için teşekkür edebilenler..
– Müşterek çalıştığı arkadaşlarının, astlarının ve üstlerinin güzel vasıflarını ve farklı kabiliyetlerini görmeye talip olanlar ve bunun için gayret edenler ve zaman ayıranlar, güzel vasıfları örnek alıp bu kişilerden istifade edebilenler.
– İş yeri seçiminde ve tercihinde:
- İş yerindeki mesleki öğrenim imkanlarını,
- İdarecilerin ihtisas ve başarı durumlarını,
- Terfi ve taltif sistemlerini,
- Şirket ve yöneticilerinin liyakat ve başarıyı takdir anlayışlarını,
- Şirketin itibarını ve geleceğini,
- Şirkette çalışma şartlarını ve disiplin anlayışını
Ücretten öncelikli konular olarak kabul edenler ve buna göre karar verenler..
– Geçici menfaatler ve farklı ücret tekliflerine istinaden işyeri değiştirmeyip mesleğinde ve çalıştığı yerde devamlı kalmayı tercih edenler, devamlılığı sağlayanlar..
– Meslek hayatının bilhassa ilk devrelerinde her türlü sıkıntılara tahammül edebilenler. En kötü şartlarda bile en iyi neticeleri almak için imkanlara göre mücadele edebilenler..
– Mesai arkadaşlarının, astlarının ve üstlerinin aleyhinde konuşmamayı prensip edinenler, bunda muvaffak olanlar..
– Muhataplarını tanımaya ve onların seviyelerine uygun şekilde konuşmaya gayret edenler..
– Vazifeleri bilgi, tecrübe ve liyakate göre ehil olan kişilere tevdi edebilenler. Terfilerde hakkı hak sahibine verenler.
– Kararlarında hislerinin ve arzularının tesirinde kalmayanlar, şahsi takdirlerine fazla yer vermeyenler. Gereği kadar araştırma yapıp gereği kadar düşünüp sonra karar verenler..
– Vasıflı insanlarla çalışmayı tercih edenler, istikbal ihtiyaçlarının gerektireceği vasıflı insanları yetiştirmeyi gaye edinenler ve bunda başarılı olabilenler.
– Faaliyet konusu ile ilgili bütün vazifeleri yazılı hale getirip çalışanlara tevdi edenler, bu vazifelerin belirlenen şekilde yapılmasını sağlayabilenler.
– Selahiyetlerin ve sorumlulukların birlikte verilmesini prensip edinenler ve bunu tatbik edenler.
– Baskı ve ısrar ile bir fikrin kabul edilmesini doğru bulmayanlar. Her konuyu gerekçeleri ile izah ve tahlil ederek muhataplarına benimsetmeyi alışkanlık edinenler.
– Disiplin ve itaatı yalnız ceza ve korku ile değil, muhabbet ve sadakat duygularını geliştirecek eğitim ve taltif sistemleri ile birlikte sağlayabilenler.
– Tek başına karar veren yetkili haline gelmemek için tedbir alma ihtiyacını duyanlar. İhtisas sahibi müşavirlerin, tecrübeli idarecilerin bulunduğu heyetlerde yönetim meselelerini değerlendirenler. Her konuyu meşveretlerle karara bağlayanlar.
– İmkanlara göre, çalışanların geçimlerini rahat sağlayacak ücret politikası uygulayanlar. Bunu tercih edenler..
– Kriz ve benzeri fevkalade hallerde personelden tasarruf sağlamayı en son çare olarak düşünenler. Personel tasarrufu yerine verimlilik artışına talip olanlar.
– Her konuda gelecek planlaması yapabilenler. Gelecek ihtiyaçlarını önceden tahmin edip gerekli tedbirleri alabilenler..
– Her türlü ihtilaflarda sulhü, anlaşarak çözümü tercih edenler. İhtilaflardan kaçınarak, ihtilaf konularını asgariye indirecek tedbirler alarak çalışma düzenini tanzim edenler..
– Rakipleri ile iyi münasebetler kurabilenler. Gerekli hallerde rakipleri ile bir araya gelebilenler, müşterek menfaatleri görüşebilenler..
– Her kademedeki çalışanların öğrenim ve eğitimleri için programlar hazırlatıp tatbik edebilenler..
– Devre kârlılığından her sene risk karşılığı olarak bir pay ayırabilenler. Bu payları bir fonda toplayıp bu fonu şirket bünyesi dışında emniyetli bir yatırımda kullananlar..
– İhtisas dışı konulara yatırım yapmayanlar, faaliyet kârını arttırmak için büyük risklere girmeyenler, birikmiş servetinin ve itibarının muhafazasını yüksek devre kârlılığı elde edebilmesine tercih edebilenler.
Böyle yapabilenler kazananların arasında yer alabilirler. Kazanmaya layık kişiler olarak Allah’ın himayesine ve özel ikramlarına da nail olabilirler.
Bunların zıtlarını yapanlar uygulama seviyelerine ve sürelerine göre sıkıntılarla ve zorluklarla karşılaşırlar.
Bilhassa kendisine tabi bir yönetimi mutlak tercih haline getirenler,
Tek başına karar vermeye çalışanlar,
Meşveret etmeye talip olmayanlar,
Ehliyetli ve ihtisas sahibi kişilerle çalışmayanlar zararlarla karşılaşarak mesleki faaliyetlerine son vermek mecburiyetinde kalırlar.
Bu da hak vesilelerin terk edilmesinin bir cezası olarak tecelli etmiş olur.