– Evlilik kararı verirken, ahlak, kültür ve inanç gibi çok önemli konuları dikkate almadan, aile büyüklerinin tavsiyelerini dinlemeden, layıkı şekilde bilgi edinip yeteri kadar düşünmeden acele karar verip evlenenler…
– Evlilik hayatında eşlerine karşı sorumluluklarını, aile mükellefiyetlerinin neler olduğunu öğrenmeyenler ve bunların gereklerini yerine getirmeyenler, devamlı ihmal edenler, bunlara önem vermeyenler.
– Farklı inanç, farklı kültür, farklı düşünce sahibi kişilerle evlenmesine rağmen gerekli sabrı göstermeden eşinin ikaz ve tavsiyelerle kısa zamanda değişmesini bekleyenler
– Kendi düşünce ve alışkanlıklarına ve arzularına göre yaşamak isteyenler, aile fertlerinin her konuda kendisine tabi olmasını isteyenler ve bekleyenler..
– Eşinin öğrenim ve tekâmülü için zaman ayırmayanlar ve bunu bir mükellefiyet olarak görmeyenler, kabul etmeyenler.
– Ailevi konularda eşi ile konuşup müşterek karar alamayanlar. Buna ihtiyaç duymayanlar. Tek başına karar verip tatbik edenler. Eşinin makul fikir ve tavsiyelerini dikkate almayanlar.
– Eşinin hatalarını, yanlışlarını ve kusurlarını arayanlar, bunları konuşmayı alışkanlık haline getirenler, aile fertlerinin kusurlarını ve yanlışlarını devamlı konuşma mevzuu yapanlar.
– Rahatsızlıklarını ve sıkıntılarını yakınlarına anlatanlar, aile problemlerini gereksiz yerlerde ve gereksiz kişilerle konuşmayı alışkanlık edinenler..
– Halinden şikâyet etmeyi huy edinenler, sahip olduğu nimetlere bakmadan, basit meseleleri devamlı konuşup şikâyet konusu haline getirip büyütenler.
– Farklı düşünce ve alışkanlıklarında ve arzuların da ısrar ederek bunları ihtilaf konusu haline getirip aile içi dargınlıklarını devam ettirenler.
– Eşiyle inatlaşarak, iddialaşarak ve mücadele ederek arzuların tahakkukuna çalışanlar ve bu halini devam ettirenler..
– Eşinin makul talep ve tavsiyelerini kabul etmeyenler, dikkate almayanlar ve yerine getirmeyenler..
– Aile içi ihtilafların konuşarak halline talip olmayanlar, ihtilafların giderilmesi için gerekli fedakârlıklar yapamayanlar, gerekli sabrı gösteremeyenler.
– İhtilaf konularını münakaşa, iddialaşma, öfke ve hiddet göstererek tartışmayı alışkanlık haline getirenler.
– Düşüncelerini ve taleplerini baskı ve tehdit ile zor ve şiddet kullanarak kabul ettirmek ve yaptırmak isteyenler..
– Aile fertlerinin ihtiyaçlarını gelir seviyesine göre karşılamayanlar, aile fertlerinin makul ve gerekli ve faydalı taleplerini ve ihtiyaçlarını imkanları müsait olmasına rağmen yerine getirmeyenler..
– Aile fertlerinin dini vecibelerini yerine getirmeleri için baskı ve şiddet uygulayanlar.. Dini vecibelerini yerine getirmeyen aile fertlerini hor ve hakir gören ve onları rencide edenler..
– Çocuklarına kötü örnek olanlar, menfi ve zararlı alışkanlıklarını ve davranışlarını çocukların önünde devam ettirenler..
– Çocukların bulunduğu yerlerde, çocukların önünde, eşiyle münakaşa ve kavga halinde tartışmaları devamlı yapanlar..
– Kendini; büyük, üstün ve haklı görüp aile fertlerine de böyle görünmek ve bunu kabul ettirmek isteyenler..
– Aile fertlerinin geleceklerini düşünmeyenler, gelecek ihtiyaçlarına göre çocuklarını yetiştirmeyenler.
– Çevrenin etkisi ile, taklit yoluyla ihtiyaçlarını belirleyenler, gereksiz şeylere ihtiyaç haline getirenler ve bunları tedarik için borçlananlar. Bu şekilde borçlanmayı alışkanlık haline getirenler.
– İktisat ve tasarrufu terk edenler, israfın hâkim olduğu bir hayatı yaşamaya devam edenler.
Aile hayatında bunları yapanlar cezaya müstahak kişi haline gelmiş olurlar.
Bu hallerinin seviyesine ve devamlılığına göre ömür boyu sıkıntılarla birlikte yaşarlar.
Sıkıntılarının sebebinin kendisi olduğunu düşünemeyen veya kabul etmeyenler için sıkıntılar artarak devam eder. Hayatları ıstırap ve çile içinde devamlı şikayetlerle geçer.
Sıkıntıların kendisinden kaynaklandığını görebilen ve kabul edenler ise pişmanlık ve tövbe durumlarına göre sıkıntılarını azaltabilirler. Ancak yine kaybedenlerin arasında yer alırlar.
Bu insanların ıstırapları ve sıkıntıları bir cezanın tecellisi olarak görülmelidir.
Kendi tercihlerinin ve amellerinin neticesinde takdir edilen bir cezadır. Böyle düşünülmeli ve böyle kabul edilmelidir.
Istıraplar ve çileler günahların affına vesile olursa bu da bir nimet olarak görülmelidir.