16. Bir kararın, bir icraatın, bir fikrin veya bir düşüncenin doğruluğunu tespit için o günün şartlarını ve imkanlarini mutlaka dikkate almak gerekir. O günün şartlarını ve imkanlarini dikkate almadan yapılan değerlendirmelerle gerçeğe ulaşılamaz.
Ayrıca o kararı o icraati ve o düşünceyi o günlerde alınmış kararlarla o günlerde yapılabilen icraatlarla ve o günün düşünceleri ile mukayese etmek gerekir.
Bu hususları dikkate alarak değerlendirme yapacak kişinin tarafsız olması, peşin fikirli veya kasıtlı olmaması da şarttır.
Bu esaslara riayet edilerek yapılan değerlendirmeler ve tespitlere itibar edilebilir.
Geçmişten doğru tespitler yapamayan idarecilerin yanlış kararlar vermesi kuvvetle muhtemeldir.
Doğru karar, doğru düşünce ve doğru icraatlar için geçmişin doğru değerlendirilmesi gerekir.
Yanlış düşüncelerin ve yanlış tespitlerin üzerine doğru icraatlar geliştirilemez.
Yanlışları doğru olarak kabul ederek geçmişi değerlendirenler, doğrulara ulaşamazlar. Bu insanların tespitlerine ve fikirlerine itibar etmemek gerekir. Bu kişiler hem kendilerini hem de kendine itibar edenleri yansıtmış olurlar.
17. Sıkıntıların, Üzüntülerin ve mahrumiyetlerin etkileri arttığı zamanlarda insanlar ye’se düşebilir. Kendilerinde istikbal endişesi başlayabilir ve gelişebilir. Hayat ıstırap verir hale gelebilir.
Bu hallerde şunlar yapılabilir;
– Evvela insan nail olduğu nimetleri hatırlamalıdır. ”Sağlık gibi, meslek, aile, evlat sahibi olmak gibi” en sıkıntılı haller içinde iken bile insanın birçok büyük nimetlere nail olması ihtimali vardır. Bu nimetler düşünülmelidir. Ellerini ve ayaklarını kullanabilen, gözü görebilen insan görmenin, yürümenin, elleri kullanmanın ne kadar büyük nimetler olduğunu hatırlamalı ve şükretmelidir.
– İnsan kendisinden daha kötü şartlarda yaşayanları hatırlamalıdır. Onların halini düşünüp ”Allah’ım beterinden koru” diye dua etmelidir.
– “Hangi hallerinden dolayı bu sıkıntılara müstahak olduysam beni affet” diyerek Allah’a yalvarmalıdır.
– Allah’ın, kullarına asla zulmetmeyeceği hazırlanmalı, Allah’ın takdirinde hayır olduğuna inanılmalı, çekilen sıkıntıların sonucunda hayırların tecelli edeceği ümidi ile teselli bulunmalıdır.
– Bu sıkıntıların bir nevi manevi temizlenme, günahlardan kurtulma, eğitim ve tekâmül sebebi olabileceği dikkate alınmalıdır.
– Çekilen bütün sıkıntıların ve mahrumiyetleri gelecekte elde edilecek nimetlerin lezzetini arttıracağı hazırlanmalıdır.
– Her nimetin beraberinde getirdiği bir külfet vardır. Bu külfete katlananlar, sıkıntılara sabredenler o nimetlere layık olurlar.
Bu kaide hazırlanmalı veterinerin beterinin olabileceğini düşünülmeli, şikayet etmeden, gerekli tedbirleri alıp sabrederek, sıkıntıların aşılmasına gayret edilmelidir.
Böyle yapabilenler sabırları nispetinde ibadet sevabı kazanmış olurlar. Sıkıntılarının ve üzüntülerinin tesirleri böylelikle azaltılabilir.
18. Kötülüklerden korunmak ve uzak kalmak isteyenlere şu hususlara dikkat etmelerini hatırlatırız:
– Kötü konuşmalar terk edilmelidir.
– Kimse için kötü şeyler düşünülmemeli ve temenni edilmemelidir.
– kötü şeyler yapılmamalı ve kimseye yaptırılmamalıdır.
– Kötü kişilerle yakınlaşmamalı ve dostluk kurulmamalıdır.
– Kötü işlerin yapıldığı, kötü kişilerin devam ettiği yerlere gidilmemelidir.
– Arkadaş grubu; ahlak sahibi ve vasıflı insanlardan oluşturulmalıdır. Bu kişilerin bulunduğu muhitlerde ikamet edilmelidir.
– Muhtaç ve yoksul kişilere devamlı yardım edilmeli, bu kişilerin hayır duaları alınmalıdır.
– Aile fertlerine, yakın akrabalara, yakın komşulara karşı mükellefiyetler yerine getirilmeli, kalpleri hoş tutulmalı ve iyi münasebetler tesis edilmelidir.
– Haksız kazançlara talip olunmamalı, ehil olunmayan makamlar talep edilmemeli, hak ve hukuka rıza ve taraftarlık gösterilmelidir.
– Türlü kötülüklerden ve kötü niyetli insanların şerrinden Allah’a sığınılmalıdır. Bu dua Virt edinilmelidir. Devamlı olarak sabah ve akşam yapılmalıdır.
Kötülüklerden koruyabilen kişi zararlardan da kurtulma imkânı sağlamış olur.
19. Hakkı ve gerçeği, doğruyu ve faydalıyı arayan insan mutlaka tarafgirlikten uzak, tarafsız olmalıdır.
Tarafgir olanların hakkı, doğruyu ve faydalı kabul etmesi ve itiraf etmesi zordur. Menfaat peşinde koşanlar, menfaatini her şeyin üstünde görenler, hak ve hukuka ve doğruya taraftar olamazlar. Taraftarmış gibi görülebilirler. Öyle konuşurlar, ancak hakkın, hukukun ve hakikatin gereklerini yerine getirmeye talip olamazlar.
Bu insanlar menfaatlerinin esiri olmuş halde, birkaç şahsiyete sahip şekilde, niyetlerini gizleyerek, menfaatlerinin olduğu yerlerde bulunarak hayatlarını devam ettirirler. İtibarlarını kaybederek yaşarlar.
20. Neticeleri takdir eden Allah’tır insana neticeleri takdir hakkı verilmemiştir. Dünya hayatında insanın da dahi varmış gibi görülür. Gerçek olan şudur: insan, ilahi takdirin tecellisi için kendisine verilmiş olan bir vazifeyi ifa eder. İnsan sadece bir vesiledir. Neticeler ilmi ilahi de takdir edilmiştir. İnsan da kendisine verilen vazifeleri yapmış olmaktadır.
İnsan, vazifelerini en iyi şekilde yapmakla mükelleftir.
Yükümlülüklerini layıkıyla yapan kişi Allah’ın takdir etmiş olduğu neticelere rıza göstererek ve bu neticeler de hayır arayarak ve hayır bekleyerek kendisine düşenleri tamamlamış olur.
Bu inanç ve anlayışla yaşayan insan;
– Şikâyet etmeden yaşama imkânı elde edebilir.
– Kadere rıza göstererek yaşayabilir.
– Allah’ın rızasına nail olarak huzur içinde ömür geçirebilir.
– Dünya ve ahiret saadetini en kolay ve en emin şekilde ulaşabilir.
Allah’ın taksimatına, kaderin hükmüne rıza gösteremeyen insan kendini helak eder. Ahirette çekilecek azaptan evvel dünya hayatında isyanın derecesine göre ıstıraplar çeker. Ömrünü devamlı şikayet ederek geçirir. Nail olduğu nimetlerden de lezzet alamaz.
Bu sonuçlar üzerinde düşünülmeli ve daima hatırlamalıdır.