6. Dünya ve ahiret için yapılan amellerin makbuliyetini, sahip olunan imkânlar, niyetler ve zorluklar artırır ve azaltır.
Mahdut imkânlar ile müsait olmayan şartlarda ve aşırı zorluklar altında Allah rızasını gaye edinerek yapılan az bir hizmet, geniş imkânlara sahip olarak, rahat şartlarda, zorluk çekilmeden yapılacak çok hizmetlerden makbul olabilir.
Aynı şekilde ihlas ile yapılan az bir hizmet, menfaat ve karşılık bekleyerek, itibar sağlamak için yapılan çok hizmetlerden üstün olabilir. Bu hakikat devamlı hatırlanmalıdır. Bilhassa ahiret hayatı için yapılan hizmetlerde buna çok dikkat edilmelidir. Haşir gününde mahzun ve mahcup olmamak için bu hakikate göre karar verilmelidir.
7. İnsana emaneten verilen, servetler ödenerek arttırılması ve geri alınması mümkün olmayan nimetlerden biri de ÖMÜR’dür. Ömrün en iyi değerlendirilmesinin ilk şartı; ömrü, yani zamanı israf etmemektir. Bu anlayış insanda yerleşirse, israfın önlenmesi nispetinde ömrünü de değerlendirmiş olur.
Ömrünün israf edilmemesi için;
– Zararlı şeylerden mutlaka uzaklaşılmalıdır.
– Faydasız şeylerle meşgul olunmamalıdır.
– Dünya hayatı için gerekli görülen, fayda sağlayan ve kazanç elde etmeye vesile olan meşguliyetler tercih edilmelidir.
– Ahiret hayatı için gerekli olanlar öğrenilmeli ve ebedi hayat için hazırlıklar yapılmalıdır.
– Hem dünya hem de ahiret hayatına faydalı olan şeylerle meşguliyetler arttırılmalıdır.
Daha kısa ve daha farklı bir tavsiyede şu olabilir:
Ömür;
İlim öğrenerek, mesleki çalışmalara devam ederek, insanlara faydalı hizmetler ifa ederek ve düşünmeye zaman ayırarak değerlendirilirse israf önlenmiş ve zaman da verimli şekilde değerlendirilmiş olur.
Zamanı israf etmeden verimli şekilde kullananlar hem dünyada hem de ahirette pişmanlık duymazlar. Pişman olmamak için ömrünün ve zamanın israf edilmemesi şarttır.
8. İlim ve servet; Allah’ın kullarına lütfettiği iki büyük nimet olarak görülür ve kabul edilir. Fakat vecibeleri yerine getirilmezse nimet olmaktan çıkar, bir ceza vesilesi halini alırlar. Bu hususun bilinmesinde ve devamlı olarak hatırlanmasında fayda vardır.
İlim, talip olana, Allah’tan dileyene verilir. Serveti ise Allah celle celalühu dilediği kuluna verir.
İlim, muhtevası ile amel edilirse ilmin gerekleri yerine getirilirse, çok değerli bir nimet olur. İnsanın maddi ve manevi tekâmülüne vesile olur. İnsanın manevi mertebesini yükseltir. Dünya ve ahiret kazancı sağlar. İtibarlı bir hayat yaşamaya sebep olur. İlim sahibi olanlar ilmi ile amel edemezlerse bu nimetlerden mahrum olurlar. İlmi ile amel etmemenin hesabını ahirette vermek mecburiyetinde kalırlar. Bu insanlar için ilim bir ceza sebebi olur. İlmi ile amel etmeyenlerin akıbetleri hem dünyada hem de ahirette perişanlıktır.
Servet, mükellefiyetleri yerine getirilirse büyük bir nimet haline gelir. Bir mükâfat olarak görülebilir. İnsana itibar kazandırır. Hayırlara ve faydalı hizmetlere vesile; dua kazanmaya sebep olur. Mükellefiyetleri yerine getirilmezse nimet olmaktan çıkar ceza sebebi olur. Sıkıntılı ve huzursuz bir hayat yaşanmasına yol açar. Ahirette de azap çekmeyi netice verir.
İlim ve servet sahibi olanlar bu şuur ve dikkat ile hayatlarını tanzim etmek mecburiyetinde olduklarını hatırlamalıdırlar.
9. Mahrumiyetler ve sıkıntılar nefsin hoşuna gitmez. Nefsi rahatsız eder. Ancak tedbirlerle, öğrenme ve çalışma ile sabrederek aşılabilirse kabiliyetlerin gelişmesine, maddi ve manevi tekâmüle vesile olurlar. Dünya ve ahiret kazancı sağlarlar. Nefsin terbiye edilmesini kolaylaştırırlar.
– Rahatlık, refah ve bolluk ise, nefsin hoşuna gider. Nefsin gıda alıp kuvvetlenmesine sebep olurlar. Nefsin insan üzerindeki hâkimiyetini arttırırlar. Sıkıntılara karşı mukavemeti azaltır, ihtiyaçları çoğaltır, israfa ve gösterişli bir hayata yöneltir.
– Mahrumiyetler ve sıkıntılar başlangıçta huzursuzluk sebebi olarak görülmesine rağmen, neticesi ekseriyetle huzur ve rahatlık olarak görülür.
– Rahatlık, refah ve bolluk ise başlangıçta huzur sebebi olarak görülmelerine rağmen, sonuçta sıkıntılara ve huzursuzluklara yol açabilirler.
Bunların da iyi bilinmesinde fayda vardır. Bunlar, devamlı hatırlanacak konular olarak görülmelidir.
10. İnsana lütfedilen nimetlerin en büyükleri;
– Akıl ve hayat nimetidir.
– Sonra iman nimeti gelir.
– Sonra güzel ahlak nimeti gelir.
– Sonra doğru düşünme nimeti gelir.
– Sonra Salih /Saliha bir eş ve iyi evlatlar nimeti gelir.
Bu nimetlere sahip olanlar çok büyük nimetlere nail olduklarına inanabilirler. Bu nimetlerin şükrü mutlaka eda edilmelidir.