Sahib-i zamanın da ifade ettiği gibi;
“Devletler ve milletlerin hafif muharebesi, tabakat-ı beşerin şedit olan harbine terk-i mevki ediyor. Zira beşer esirlik istemedi. Onu kanıyla parçaladı. Şimdi ecir olmuştur onun yükünü çekiyor. Onu da parçalayacaktır. Beşerin başı ihtiyar, edvar-ı hamsesi var. Vahşet ve bedeviyet, memlukiyet, esaret, ecaret ve nihayet malikiyet.”
Vecizesi ile şunu anlıyoruz ki; İnsanlık, peygamberlerin gönderilmesi ile kemâlâta doğru gelişerek olgunlaşacaktır.
Bu kemâlât ve olgunlaşma hak ile batılın mücadelesiyle olacaktır. Bu mücadele her cephede ve her alanda vuku bulacaktır.
Ancak; Hak ile batılın mücadelesi; tarih boyu devletlerin ve milletlerin savaşları olarak öne çıkmıştır.
İnsanlığın beşinci dönemi olan malikiyet’e kadar bu mücadele, zahiren kavgalar ve savaşlar olarak tarihe mâl olmuştur.
Malikiyet dönemi; İslamiyet’in gelmesiyle başlamıştır. Ancak, insanlığın var oluşundan beri devam edegelen kadim savaşlar ve muharebeler alışkanlık icabı; İslamiyet’in malikiyet dönemini başlatmasına rağmen bir müddet daha devam etmiştir. Zira alışkanlıkların, medeniyetlerin ve sınıf atlamaların geçişleri zor ve müşkül olmaktadır.
Bediüzzaman hazretlerinin yukardaki vecize ile ortaya koyduğu malikiyet dönemine geçiş; 18 Mart 1915 tarihinde Çanakkale boğazı harbi ile netleşmiş ve fiilen başlamıştır.
Tarih boyu devam eden iman ve küfür davasının mücadelesi ve kavgası; Çanakkale muharebesi ile mahiyet değiştirmiştir.
Yani devletlerin ve milletlerin askeri ve coğrafi alandaki mücadeleleri; sınıflar mücadelesine dönmüştür. Yani iman ve küfür davası Çanakkale muharebesinden sonra, kademeli bir şekilde yerini toplumun sınıfları, katmanları, farklılıkları ve hayat standartları, kültürleri, ekonomik vaziyetleri ile farklı özellikleri üzerinden devam edecektir.
İşte bu gün o farklı alana kayan mücadelelerin ve çatışmaların içinde bulunuyoruz tesirleri altında kalıyoruz.
Hassaten dijital sistemin hâkim olduğu asrımızda, bu mücadele öyle farklı, gizli, sırlı ve şümullü alanlara kaymıştır ki; Bunu müşahede eden bizler Bediüzzaman hazretlerinin bu meseleye bakışını ve yaklaşımını fevkalade takdir etmekteyiz.
Allah’ın (c.c.) bu asrın insanlarına lütfetmiş olduğu maddi ve manevi imkânlarla; bizler de yani Müslümanlar ve inananlar, hakk ile donanarak ve nasibimizi alarak, mücadelenin asrın getirdiği kaide ve kurallarına dikkat ederek azami bir gayretle çalışmalıyız ve mücahede etmeliyiz.
Bu mücahede ile “Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır ve cenab-ı hak, ahdettiği muradını gerçekleştirecektir. Kâfirler istemeseler de…“ hakikatinin vuzuhu ve zuhuru için payımıza düşeni yapacağız inşallah.
Bu vesile ile Çanakkale muharebesinde şehadet ve gazilik mertebesine yükselen ecdadımızı bir kez daha takdirlerle ve tebriklerle yâd ediyoruz. Velayet makamıyla cennet-ül firdevs’e gittikleri için imreniyoruz. O ecdadın ahfatına ve nesillerine dua ediyoruz. Bir daha böyle bir ciğersuz imtihanı ve hadiseyi yaşamamamız için Allah’a dua ediyoruz.
18 Mart 2022 günü itibariyle o şanlı ve şerefli ecdadı hatırlamak ve hayırlı evlatları olduğumuzu ifade etmek adına da bizlere terettüp eden manevi vazifelerimizi, dualarımızı ve okumalarımızı ifa ederek ruhlarını şad edeceğiz.
Çanakkale muharebesinin muvaffakiyetinin hatırasına; 18 Mart 2022 günü devreye alınacak olan 1915 Çanakkale köprüsünün açılışını tebrik ve takdir ediyoruz. Başta sayın cumhurbaşkanımız olmak üzere devletimize ve hükümetimize gayretlerinden ve çalışmalarından dolayı, millet olarak müteşekkiriz.
Ülkemize ve milletimize; bu gerdanlık hayırlı olsun ve uğurlar getirsin. İnşallah.
Merhum Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale harbi ile ilgili yazmış olduğu destanın son kısmını, duaya vesile olması için derc ediyoruz;
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
Hepsinin ruhları şad olsun!