2 Düşünme, akıl dairesinde vücut bulur, şekillenir ve gelişir. Akıl dairesi düşünmenin üretim merkezi olarak görülmelidir. Düşünmenin şekillenip gelişmesinde akıl tek başına müessir olamaz. Bunun bilinmesi şarttır. Diğer hayat dairelerinin de düşünmenin şekillenmesinde ve gelişmesinde tesirleri vardır ve ömür boyu bu etkiler azalarak veya çoğalarak devam eder.
İnsan’da hangi hayat daireleri hükmediyorsa, akıl o hayat dairelerinin hakimiyetine tabi olur. O hayat dairelerinin isteklerine ve ihtiyaçlarına göre, düşünme faaliyetini devam ettirir.
İnsanda var olan hayat daireleri iki saf halinde bulunurlar. Bu iki safı rakip iki ordu şeklinde tasavvur etmek gerekir. Bu iki ordunun kendi içinde sınıfları veya bölümleri vardır. Bu iki ordu devamlı mücadele halindedir. Hangisi insanda hakim hale gelirse, diğerini bir nevi esaret hayatı yaşamak mecburiyetinde bırakır. Dilediği şekilde aklı yönlendirir ve onu, istediği şeyleri düşündürmek için kullanır. Akıl, o grubun isteklerini düşünür, üretimini o grubun ihtiyaçlarına göre yapar.
Birinci grupta:
a. Kalp hayat dairesi,
b. Ruh hayat dairesi,
c. Vicdan hayat dairesi,
d. Haya ve edep hayat dairesi,
e. İman hayat dairesi,
f. Amel hayat dairesi,
g. İhlâs hayat dairesi,
h. Şükür hayat dairesi,
yer alır.
Akıl-ı selim, bu hayat daireleri ile birlikte olmayı tercih eder ve bu hayat daireleri ile devamlı şekilde manevi gıda alışverişinde bulunur. Bu daireler, duygular şeklinde akla tavsiye ve temennilerini bildirirler. En faydalıyı, en iyiyi ve en güzelini düşünmeyi sağlamaya azami gayret gösterirler. Zararlı, yanlış ve kötü şeylerin düşünülmesinden rahatsız olarak tepki gösterirler ve ikazda bulunurlar. Muhalefet ederler. Kuvvetleri nispetinde zararlı, yanlış ve kötü düşüncelerle mücadeleyi sürdürürler.
Karşı grup, hâkimiyeti sağlayıp vücuda hükmedince bu gruba asla iltihak etmezler. Kendi gruplarında inatla kalırlar. Muhalefetlerini sürdürürler. Ancak müessir olamazlar. Karşı grup aklı kendi istekleri nispetinde kullanır ve bu yönde düşünmek mecburiyetinde kalır.
İkinci grup:
Nefsin hayat dairesi bu grupta liderlik yapar. Şeytan, nefsin hayat dairesini devamlı besler ve destekler.
Nefis hiçbir şeye tabi olmak istemez. Kendi isteklerinin yerine getirilmemesinden devamlı rahatsız olur ve şiddetli tepkiler gösterir. Kendine tabi olunmasını ister ve bunun tahakkuku için de her türlü mücadeleyi verir. Mağlubiyeti asla kabul etmez.
Nefsin tahriklerinden ve zararlarından korunmanın en emin yolu, onun terbiye edilmesidir.
Nefsin terbiyesi çok zordur, fakat mümkündür. Bu terbiye metotları öğretilmeli, tahakkuku için azami gayret gösterilmeli ve bu terbiye, hayatın en önemli gayelerinden biri kabul edilmelidir.
Aslan, kaplan, fil gibi çok tehlikeli ve çok kuvvetli hayvanların terbiye edilebildiği dikkate alınarak nefsin terbiyesine talip olunmalıdır.
Nefsin hayat dairesinde, nefsin liderliğinde:
- Gurur, kibir hayat dairesi,
- Kıskançlık hayat dairesi,
- Öfke hayat dairesi,
- İnat hayat dairesi,
- Kin ve intikam hayat dairesi,
- Nankörlük hayat dairesi,
- Hırs hayat dairesi yer alır.
Gurur, haset, öfke, inat, kin, intikam ve hırs, duygular halinde insan vücudunda bulunurlar. Her biri, beslenmeleri, yani aldıkları gıda nispetinde gelişip kuvvetlenir ve insana hükmetmek isterler. Az veya çok, sınırlı veya devamlı insana hükmedebilirler.
Hayat daireleri genişledikçe ihtiyaçlar çoğalır ve ihtiyaçlarının karşılanması için baskıları da artar.
Nefis, bu hayat dairelerini arzu ve istekleriyle genişletir. İstek ve ihtiyaçlarına göre manevî tepkiler verir ve bu duygular doğrultusunda aklı yönlendirir.
Bu grupta yer alanlar da saf değiştirmezler. Hükmedemedikleri devrelerde küllenmiş ateş misali köşelerinde kalırlar. Aklı kullanamazlar. Mevcudiyetlerini ise devam ettirirler. Nefsin tahrik ve teşviki ile hareketlenebilirler. Ancak düşünceye yön veremezler ve fiili bir mukabelede bulunarak isteklerinin tahakkukunu sağlayamazlar.
İnsan, bu hayat dairelerinde devamlı hareket halinde yaşayarak ömrünü tamamlar. Hangi hayat dairesi içinde daha çok kalırsa, o hayat dairesinin özellikleri insana siner ve yerleşir. İnsanlardaki büyük değişikliklerin asli sebebi budur.